Bu hayatta iki şeyi çok ama çok severim; biri Beşiktaş, diğeri köfte. Benim gibi bu iki lezzeti seven herkesin, aslında "herkesin" en az bir kere görmesi, uğraması gereken bir yer var İstanbul'da; Şöhretler Beşiktaş Köftecisi.
Burası Çarşı'nın tam kalbinde, köfteciden çok müzeyi andıran bir mekan. Bunu anlayabilmek için illa o kapıdan içeri girmeniz gerekmiyor, dükkanın önünden bile geçseniz içerde bir farklılık olduğunu anlayabiliyorsunuz. Dedim ya, bir köfteciden çok müze gibi, bir spor müzesi. Duvarlar ve masalar boş alan olmaksızın belki Beşiktaş'ın kendi müzesinde bile olmayan fotoğraflarla dolu. Hepsi özenle yerleştirilmiş, çerçevelenmmiş. Bir köşe ise Beşiktaşlı olsun olmasın bu köfteciye uğramış ünlülerin fotoğraflarına ayrılmış, hemen kasanın arkasında. Siz köftenizi beklerken fotoğraflarla zamanda yolculuğa çıkıveriyorsunuz adeta. Baba Hakkılar, Süleyman Sebalar,Yusuf Tunaoğlular, Metin Ali Feyyazlar...
Derken köfteniz geliyor... Bir yandan o lezzetli ve taze, günlük etten yapıldığı belli olan köftenizi ve piyazını acı biber sosu, közlenmiş biber ve domates eşliğinde yerken diğer yandan da bu sefer de masanızın üzerindeki fotoğraflara dalıp gidiyorsunuz. Mesela benim masamda Gündüz Kılıç imzalı bir fotoğraf vardı, orjinal!
Karnınızı doyurduktan sonra hiç çekinmeden kalkıp bütün dükkanı kaplayan fotoğrafları aynı bir müzedeymişcesine inceleyebilirsiniz. Hatta siz de fotoğraf çekebilir, çektirebilirsiniz. Dükkan sahipleri ve garsonlar size hiçbir şekilde müdahale etmiyor, tamamen serbest bırakıyor.
Beşiktaş'ın bir maçı varsa, o gün bütün Beşiktaş'ta, Çarşı'da bir şölen, bir bayram havası var demektir. Maç günleri yolu Beşiktaş'tan geçen herkes bilir. Taraflı tarafsız bu şenlik havasını hissedebilirsiniz. Maça gideceğim günler maça saatler olmasına rağmen Beşiktaş'ta olurum, aynı bir bayram yerine gider gibi. O atmosfer çok başkadır. İnsanın içini tuhaf bir sevinç ve heyecan kaplar. Çarşı'da dolaşmak, yemek yemek, birşeyler içmek, Kazan'da takılmak, Köyiçi'nde toplanıp şarkılar söylemek, balık pazarında iki tek atmak, sonrasında Dolmabahçe'nin o ağaçlı yemyeşil yolundan İnönü'ye yürümek kalabalığa karışıp...
Kısacası bu dünyada herşeyden geçerim de bir Beşiktaş'tan vazgeçmem bir de köfteden...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder